semaver
Active member
Yangın bölgeleri büyük risk altında Sentinel 2-A uydu manzaralarına dayanarak Antalya ve Muğla’da yangının yarattığı tahribatı gözler önüne seren Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin Lideri Türk, sel ve erozyon uyarısı yaptı.
Uydu imgeleri üzerinde yaptıkları çalışmalara nazaran Antalya Manavgat’ta 54 bin 900 hektar, Gündoğmuş’ta ise 13 bin 800 hektar ormanlık alanın ziyan gördüğünü belirten Türk, “Muğla’da 30 Temmuz tarihindeki çalışmamızda 20 bin 900 hektar alanın ziyan gördüğünü belirlemiştik. Lakin yangın sürüyordu. daha sonrasında Muğla Büyükşehir Belediyesi, ziyan bakılırsan alanın 61 bin 800 hektar olduğunu raporladı. Yangın bölgelerinde ekosistem büyük ziyan gördü. Bu bölgelerde önemli sel ve erozyon riski var” dedi.
“YANAN ALANLAR DOĞAL OLARAK REHABİLİTE EDİLMELİ”
ANKA’dan Abdullah Çelebi’ye konuşan Tevfik Türk, erozyon ve sel riskine karşı şimdiden çaba başlatılması gerektiğini belirterek şu biçimde konuştu:
“Geçmişte İzmir, Artvin ve Van’da yaşadığımız sel felaketleri var. İklim değişikliğinin tesirlerini çok ve ani yağışlarla görüyoruz. bu türlü bir yağmurda yangın bölgelerindeki çıplak dokunun büyük ziyanı olacaktır. Antalya’da şu ana kadar yaklaşık 98 bin, Muğla’da ise 88 bin futbol alanı büyüklüğündeki alan yangından etkilendi. Orman yapısı doğal olarak ekosistemi oluşturuyor. Bu yapının ziyan görmesi demek, oradaki mikro klimadan, iklim değişikliğinden doğal felaketlere kadar biroldukça mevzuyu etkileyecektir. Asıl maksat, bu ekosistemi tekrar oluşturmak olmalı. İklim değişikliğini düzgünce hissediyoruz. Bu bölgelerde erozyona karşı uğraşın kesinlikle yapılması gerekiyor. Bölgenin bir daha bir ekosisteme kavuşması için doğal çalışma yapılması gerekiyor. Fidan dikmek güzel geliyor, vicdanımızı da rahatlatıyor lakin bilim insanlarının söylemiş olduği üzere bu alanların doğal olarak rehabilite edilmesi gerekiyor. bu türlü epeyce daha sağlıklı bir orman yapısı oluşturulabilir.”
“TARIM ALANLARI BÜYÜK ZİYAN GÖRDÜ”
Yangın bölgelerinde tarım alanlarının da büyük ziyan gördüğünü belirten Türk, şunları söylemiş oldu:
“Zeytin ağaçlarının, arıcıların, hayvansal üretimin önemli ziyan gördüğünü biliyoruz. Antalya ve Muğla’da keçi varlığının da darbe aldığını görüyoruz. Hayvanların besleneceği meralar da kayboldu. Yaban hayatı da fazlaca büyük ziyan gördü. Bu alanların zeytinlik, cevizlik olarak kullanılması ve iktisada kazandırılması üzere birfazlaca fikir dolaşıyor. Tarım, tarım alanlarında yapılmalı. Orman alanları kesinlikle orman olarak devam ettirilmelidir. Var olan zeytinliklerimize sahip çıkalım, bu kâfi. Bu alanları tarıma açacak olursak doğal ekosistemi tekrar oluşturabilmek mümkün değil. Ziyan görmüş ziraî alanları birebir biçimde rehabilite etmemiz gerekir. Marmaris’te bilhassa çam balı üretimi var. Dünyaya ithal ettiğimiz çam balının yüzde 90’ını Muğla’da üretiyoruz. Bunun yüzde 82’si de Marmaris’te. Yangın felaketi çam balı üretiminde önemli kahır yaratacaktır. Milas’taki zeytinliklerde önemli hasarlar var. Antalya’daki yüksek yaylalardaki hayvancılık hayli makus etkilendi. Buradan bir kıtlık ya da yok olmuşluk kararı çıkaramayız. Fakat orada yaşayan beşerlerle ilgili ne yazık ki bir yok oluş var. O bölgelerdeki çiftçilerimizi ve halkımızı kesinlikle desteklemeliyiz.”
Uydu imgeleri üzerinde yaptıkları çalışmalara nazaran Antalya Manavgat’ta 54 bin 900 hektar, Gündoğmuş’ta ise 13 bin 800 hektar ormanlık alanın ziyan gördüğünü belirten Türk, “Muğla’da 30 Temmuz tarihindeki çalışmamızda 20 bin 900 hektar alanın ziyan gördüğünü belirlemiştik. Lakin yangın sürüyordu. daha sonrasında Muğla Büyükşehir Belediyesi, ziyan bakılırsan alanın 61 bin 800 hektar olduğunu raporladı. Yangın bölgelerinde ekosistem büyük ziyan gördü. Bu bölgelerde önemli sel ve erozyon riski var” dedi.
“YANAN ALANLAR DOĞAL OLARAK REHABİLİTE EDİLMELİ”
ANKA’dan Abdullah Çelebi’ye konuşan Tevfik Türk, erozyon ve sel riskine karşı şimdiden çaba başlatılması gerektiğini belirterek şu biçimde konuştu:
“Geçmişte İzmir, Artvin ve Van’da yaşadığımız sel felaketleri var. İklim değişikliğinin tesirlerini çok ve ani yağışlarla görüyoruz. bu türlü bir yağmurda yangın bölgelerindeki çıplak dokunun büyük ziyanı olacaktır. Antalya’da şu ana kadar yaklaşık 98 bin, Muğla’da ise 88 bin futbol alanı büyüklüğündeki alan yangından etkilendi. Orman yapısı doğal olarak ekosistemi oluşturuyor. Bu yapının ziyan görmesi demek, oradaki mikro klimadan, iklim değişikliğinden doğal felaketlere kadar biroldukça mevzuyu etkileyecektir. Asıl maksat, bu ekosistemi tekrar oluşturmak olmalı. İklim değişikliğini düzgünce hissediyoruz. Bu bölgelerde erozyona karşı uğraşın kesinlikle yapılması gerekiyor. Bölgenin bir daha bir ekosisteme kavuşması için doğal çalışma yapılması gerekiyor. Fidan dikmek güzel geliyor, vicdanımızı da rahatlatıyor lakin bilim insanlarının söylemiş olduği üzere bu alanların doğal olarak rehabilite edilmesi gerekiyor. bu türlü epeyce daha sağlıklı bir orman yapısı oluşturulabilir.”
“TARIM ALANLARI BÜYÜK ZİYAN GÖRDÜ”
Yangın bölgelerinde tarım alanlarının da büyük ziyan gördüğünü belirten Türk, şunları söylemiş oldu:
“Zeytin ağaçlarının, arıcıların, hayvansal üretimin önemli ziyan gördüğünü biliyoruz. Antalya ve Muğla’da keçi varlığının da darbe aldığını görüyoruz. Hayvanların besleneceği meralar da kayboldu. Yaban hayatı da fazlaca büyük ziyan gördü. Bu alanların zeytinlik, cevizlik olarak kullanılması ve iktisada kazandırılması üzere birfazlaca fikir dolaşıyor. Tarım, tarım alanlarında yapılmalı. Orman alanları kesinlikle orman olarak devam ettirilmelidir. Var olan zeytinliklerimize sahip çıkalım, bu kâfi. Bu alanları tarıma açacak olursak doğal ekosistemi tekrar oluşturabilmek mümkün değil. Ziyan görmüş ziraî alanları birebir biçimde rehabilite etmemiz gerekir. Marmaris’te bilhassa çam balı üretimi var. Dünyaya ithal ettiğimiz çam balının yüzde 90’ını Muğla’da üretiyoruz. Bunun yüzde 82’si de Marmaris’te. Yangın felaketi çam balı üretiminde önemli kahır yaratacaktır. Milas’taki zeytinliklerde önemli hasarlar var. Antalya’daki yüksek yaylalardaki hayvancılık hayli makus etkilendi. Buradan bir kıtlık ya da yok olmuşluk kararı çıkaramayız. Fakat orada yaşayan beşerlerle ilgili ne yazık ki bir yok oluş var. O bölgelerdeki çiftçilerimizi ve halkımızı kesinlikle desteklemeliyiz.”