celikci
New member
Kurumuş Çamaşırları Islanması İçin Yağmura Asmak
Kitabı başından sonuna doğru okuyoruz. Filmleri başından sonuna doğru izliyoruz. Noktayı cümlenin başına değil, sonuna koyuyoruz. Ama nedense hayatı hep sondan başa doğru yaşamak istiyoruz. Anlatmak istediğim elde etmek istediklerimizi elde etmedikçe, yaşamlarımızın bizlere ait olamayacağını sanıyoruz. Elde etmek istediklerimize bir an evvel ulaşmak içinde çok hızlı yaşayarak yaşamlarımızın uyumunu yani kafiyesini kendi ellerimizle bozuyoruz. Bu kurumuş çamaşırları ıslanması için yağmura asmak kadar büyük bir çılgınlıktır. Neden mi? Çünkü gözlerimizi kapatarak zamanı görmezden gelmek, yaşama dair duyguları yani bir ömrü çürütmektir. Aynaya baktığı zaman kendinden emin olamayan insanlar, hayatı hiç yaşamamış demektir. Aynada kendi yüzüne baktığı zaman içini göremeyen, en derinlerine yolculuk edemeyen insan, her şeyden önce kendisine karşı eksiktir. Kendi duygularına dokunamayan bir insanın gözleri hüzün lekeleriyle doludur. Herkes, bir gün her şeyi geride bırakarak gidebileceği bir limanının olmasını ister. Hepimiz biliriz ki böyle bir liman hiç kimse için yoktur. Ama yorulan ruhumuzu dinlendirecek, içimizi yaşam enerjisiyle dolduracak bir limana hepimizin ihtiyacı vardır. O limanı ise uzaklarda değil, kendi içimizde aramalıyız. O limanı bulduğumuzda sadece bize ait olması için herkesten gizlemeliyiz. Herkesten gizlediğimiz içimizdeki o liman, kederlerimizi, hüzünlerimizi, sırlarımızı, hayallerimizi ve bize ait her şeyi barındırmalı. Kendimizi yaşamın bir köşesinde kaybolmuş bir halde bulduğumuzda, her şeyi geride bırakarak içimizdeki o limana sığınmalı ve kendimizi yeniden bulduğumuzda hayata geri dönmeliyiz. Unutmayalım ki hayatlarımızı sondan başa doğru yaşamaya çalışmak yaşamlarımızı zehirlemekten başka bir işe yaramaz. Çünkü yaşamda ulaşmak istediğimiz her hedef, yaşamlarımızın başında bizlere verilseydi inanın hiçbirimiz mutlu olmazdık. O hedefleri anlamlı kılan uğruna harcanan emek, dökülen alın teri ve mücadele edilen zorluklardır. Yani hayat yaşamak için vardır. Hedeflere ulaşıp mutlu olmak için değil. Şunun bilincinde olalım ki dünyada mutlu aşk yoksa, her vuslat kendi içerisinde hüzün barındırır. Bu nedenle ulaşmak istediğimiz o hedefler bizleri mutlu etmek için değil, mutsuz etmek için vardır. Çünkü bizi bizden çalan o hedefler, duygularımızı öksüz, cümlelerimizi yarıda bırakır. Ve ne gariptir ki hayatın son durağına geldiğimizde anlarız hayatın baştan sona doğru yaşanması gerektiğini. Çünkü 20 yaşın heyecanı, 70 yaşında hissedilmez.
ALINTIDIR
Kitabı başından sonuna doğru okuyoruz. Filmleri başından sonuna doğru izliyoruz. Noktayı cümlenin başına değil, sonuna koyuyoruz. Ama nedense hayatı hep sondan başa doğru yaşamak istiyoruz. Anlatmak istediğim elde etmek istediklerimizi elde etmedikçe, yaşamlarımızın bizlere ait olamayacağını sanıyoruz. Elde etmek istediklerimize bir an evvel ulaşmak içinde çok hızlı yaşayarak yaşamlarımızın uyumunu yani kafiyesini kendi ellerimizle bozuyoruz. Bu kurumuş çamaşırları ıslanması için yağmura asmak kadar büyük bir çılgınlıktır. Neden mi? Çünkü gözlerimizi kapatarak zamanı görmezden gelmek, yaşama dair duyguları yani bir ömrü çürütmektir. Aynaya baktığı zaman kendinden emin olamayan insanlar, hayatı hiç yaşamamış demektir. Aynada kendi yüzüne baktığı zaman içini göremeyen, en derinlerine yolculuk edemeyen insan, her şeyden önce kendisine karşı eksiktir. Kendi duygularına dokunamayan bir insanın gözleri hüzün lekeleriyle doludur. Herkes, bir gün her şeyi geride bırakarak gidebileceği bir limanının olmasını ister. Hepimiz biliriz ki böyle bir liman hiç kimse için yoktur. Ama yorulan ruhumuzu dinlendirecek, içimizi yaşam enerjisiyle dolduracak bir limana hepimizin ihtiyacı vardır. O limanı ise uzaklarda değil, kendi içimizde aramalıyız. O limanı bulduğumuzda sadece bize ait olması için herkesten gizlemeliyiz. Herkesten gizlediğimiz içimizdeki o liman, kederlerimizi, hüzünlerimizi, sırlarımızı, hayallerimizi ve bize ait her şeyi barındırmalı. Kendimizi yaşamın bir köşesinde kaybolmuş bir halde bulduğumuzda, her şeyi geride bırakarak içimizdeki o limana sığınmalı ve kendimizi yeniden bulduğumuzda hayata geri dönmeliyiz. Unutmayalım ki hayatlarımızı sondan başa doğru yaşamaya çalışmak yaşamlarımızı zehirlemekten başka bir işe yaramaz. Çünkü yaşamda ulaşmak istediğimiz her hedef, yaşamlarımızın başında bizlere verilseydi inanın hiçbirimiz mutlu olmazdık. O hedefleri anlamlı kılan uğruna harcanan emek, dökülen alın teri ve mücadele edilen zorluklardır. Yani hayat yaşamak için vardır. Hedeflere ulaşıp mutlu olmak için değil. Şunun bilincinde olalım ki dünyada mutlu aşk yoksa, her vuslat kendi içerisinde hüzün barındırır. Bu nedenle ulaşmak istediğimiz o hedefler bizleri mutlu etmek için değil, mutsuz etmek için vardır. Çünkü bizi bizden çalan o hedefler, duygularımızı öksüz, cümlelerimizi yarıda bırakır. Ve ne gariptir ki hayatın son durağına geldiğimizde anlarız hayatın baştan sona doğru yaşanması gerektiğini. Çünkü 20 yaşın heyecanı, 70 yaşında hissedilmez.
ALINTIDIR