Külliye tarihçileri buyurdu:
İstiklal Savaşı demeyelim…
Ulusal Gayret diyelim…
Habertürk muharriri yazdı; Sabah gazetesi müellifi teklifi alkışladı.
Birinci bakışta fark görünmüyor; ha “İstiklal Savaşı”, ha “Milli Mücadele” üzere anlaşılabilir bu teklif. halbuki kurnazlık içeriyor bu teklif! O denli ya ne gerek var bu biçimde bir gündem yaratmaya?
Ah Yalçın Küçük Hocamı epey özlüyorum; ne kederi bu algı oluşturma yazıcılığına?
“Maaş bordrosu” tarihçiliği mi?
“İlk mektep müfredat” tarihçiliği mi?
-“Siyasete materyal taşıma” tarihçiliği mi?
“Atatürksüz” tarih yazıcılığı mı?
Bakın:
Teklifin emeli, verilen çabayı salt “silaha- savaşa” indirgemektir.
Teklifin maksadı, verilen çabayı salt “düşmanı denize dökmeye” indirgemektir.
Ulusal Gayret, 30 Ağustos 1922’de biter.
halbuki: “İstiklal”, bağımsızlık demektir. İstiklal Savaşı’nın gayesi istiklal-i tam‘dır. Tam bağımsızlığı hedefleyen Atatürk öğretisidir bu.
Ve bu Kemalist anlayış 1922’de bitmez. Zira:
Atatürk, emperyalizmi salt silahla yenemeyeceğini bilen düşün insanıydı, devlet adamıydı. Bu sebeple:
İşgalcilerin yalnızca topuyla tüfeğiyle yurttan kovulması değildir İstiklal Savaşı. Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlığın sağlanamayacağını kavramaktır.
Örneğin, Osmanlı’yı yıkan imtiyazat-ı atika/ kapitülasyonları yenmeyi de kapsar İstiklal Savaşı…
Emperyalizmin bu sömürgeci iktisadi hedefini bilmeyen, ne ideoloji bilir, ne siyaset yapılabilir. Bu sebeple:
Lozan‘da verilen çabayı İstiklal Savaşı saymıyor bu ve gibisi yazıcılar! İsimli, mali, askeri, siyasi özgürlükler için verilen çabayı yok saymaya çabalıyor bunlar.
FESLİ KADİR TARİHÇİLİĞİ
Evet:
Atatürk’ün İstiklal Savaşı anlayışı cephe savaşından ibaret değildir; gayelerden biri de Batı‘ya olan iktisadi bağımlılığa/kapitülasyonlara son vermektir. Biliyordu ki Atatürk:
Savaş meydanında galip gelmek kâfi olmuyor; “gizli düşman” sizi “piyasa” ile yeniyor!
Evet:
Tam bağımsızlıkçı anti-emperyalist çaba verilmeden savaş tam kazanılmıyor.
Pekala, Habertürk müellifi bunu bilmiyor mu?
Pekala, Sabah muharriri bunu anlamıyor mu?
Sorun öbür:
Birinci mektep müfredatı üzere düşmanı yenmeyi yalnızca cephe savaşına indirgemek isteyen bu algı merkezlerinin bâtın niyeti var elbette:
Mustafa Kemal’in askeri kimliği öne çıkarıp, Atatürk’ün ulus-devleti ve prestijiyle yeni ulusu-insanı nasıl inşa ettiğini yok saymak!
Cumhuriyeti diğer kılıfa sokmak istiyorlar.
İhtilalleri yok saymak istiyorlar.
Laikliği tahrif etmek/bozmak istiyorlar.
Devletçiliği, halkçılığı ortadan kaldırmak istiyorlar.
Tüm bunların İstiklal Savaşı uğraşıyla oluşturulduğunu zihinlerden silmek istiyorlar.
Evet:
Bu teklif Atatürk’ü, Mustafa Kemal’den koparma gayretidir.
Bu teklif bu iktidarın, “Milli Uğraş’ın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal güzel; İstiklal Savaşı’nı gerçekleştiren devrimci Atatürk berbat” anlayışının AKP’nin yeni tarih yazıcılığına dayanak gayretidir.
Ah bu kafa! Günümüz kapitülasyonların yenik düşen AKP iktidarının, İstiklal Savaşı’nı bir türlü kavrayamaması bugün yaşanılan ekonomik krizin niçinidir. Şaşırıyor muyuz; hiç!
Koşullanmaların, ezberlerin şuurlarını doldurduğu “Fesli Kadir tarihçiliğini” yeni isimlerle sürdürüyorlar.
HAYDİ ORADAN
Büyük kumandan Mustafa Kemal’i tamamlayan büyük devrimci Atatürk’tür.
Yirmi iki gün ve yirmi iki gece süren kanlı savaşı kazanan Başkomutan Mustafa Kemal harp ertesinde eline bir kitap aldı:
Jean-Jacques Rousseau‘nun günümüzde bilinen ismiyle “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i İçtimaiyye) yapıtını satırların altını çizerek, sayfalarına notlar alarak okumaya başladı.
Kimi altını çizdiği satırlara “mühimdir” notu yazdı.
Kimi altını çizdiği satırının yanına “kıymetlidir” notu yazdı.
Yani…
Başkomutan Mustafa Kemal savaş günlerinde bir toplumun nasıl oluşturulacağına baş yordu.
Atatürk’ün bu entelektüel kişiliğinin üzerini örtmek istiyorlar. Genelde Ulusal Uğraş dönemi/ askeri kimliğini öne çıkararak büyük toplumsal dönüşüm yok sayılmak isteniyor.
halbuki bu iki süreci birbirinden koparırsanız anti- emperyalist olamazsınız. Prestijiyle kapitülasyonlara yem olursunuz! Olduğunuzu da 19 yıllık iktidarınızda yaşadık.
Hâlâ Habertürk‘ten Sabah‘a bu köşe müellifleri Atatürk’ün tarihi dönüştürücülüğünü sansürlemek istiyor. Ne ideoloji biliyorlar, ne siyaset!
Doküman okumayı, ezber yapmayı tarihçilik sanıyorlar.
Maharetleri kurnazlıkla “iş” yürütmeleri. Tarihe bakışları iktidara yaranmak! Tarih anlayışları ve kanıları her periyoda nazaran bu sebeple şekilleniyor.
Neymiş:
“İstiklal Savaşı” demeyelimmiş…
bu biçimdesine kurnazlığa fakat argoyla cevap verilir:
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
Soner Yalçın
İstiklal Savaşı demeyelim…
Ulusal Gayret diyelim…
Habertürk muharriri yazdı; Sabah gazetesi müellifi teklifi alkışladı.
Birinci bakışta fark görünmüyor; ha “İstiklal Savaşı”, ha “Milli Mücadele” üzere anlaşılabilir bu teklif. halbuki kurnazlık içeriyor bu teklif! O denli ya ne gerek var bu biçimde bir gündem yaratmaya?
Ah Yalçın Küçük Hocamı epey özlüyorum; ne kederi bu algı oluşturma yazıcılığına?
“Maaş bordrosu” tarihçiliği mi?
“İlk mektep müfredat” tarihçiliği mi?
-“Siyasete materyal taşıma” tarihçiliği mi?
“Atatürksüz” tarih yazıcılığı mı?
Bakın:
Teklifin emeli, verilen çabayı salt “silaha- savaşa” indirgemektir.
Teklifin maksadı, verilen çabayı salt “düşmanı denize dökmeye” indirgemektir.
Ulusal Gayret, 30 Ağustos 1922’de biter.
halbuki: “İstiklal”, bağımsızlık demektir. İstiklal Savaşı’nın gayesi istiklal-i tam‘dır. Tam bağımsızlığı hedefleyen Atatürk öğretisidir bu.
Ve bu Kemalist anlayış 1922’de bitmez. Zira:
Atatürk, emperyalizmi salt silahla yenemeyeceğini bilen düşün insanıydı, devlet adamıydı. Bu sebeple:
İşgalcilerin yalnızca topuyla tüfeğiyle yurttan kovulması değildir İstiklal Savaşı. Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlığın sağlanamayacağını kavramaktır.
Örneğin, Osmanlı’yı yıkan imtiyazat-ı atika/ kapitülasyonları yenmeyi de kapsar İstiklal Savaşı…
Emperyalizmin bu sömürgeci iktisadi hedefini bilmeyen, ne ideoloji bilir, ne siyaset yapılabilir. Bu sebeple:
Lozan‘da verilen çabayı İstiklal Savaşı saymıyor bu ve gibisi yazıcılar! İsimli, mali, askeri, siyasi özgürlükler için verilen çabayı yok saymaya çabalıyor bunlar.
FESLİ KADİR TARİHÇİLİĞİ
Evet:
Atatürk’ün İstiklal Savaşı anlayışı cephe savaşından ibaret değildir; gayelerden biri de Batı‘ya olan iktisadi bağımlılığa/kapitülasyonlara son vermektir. Biliyordu ki Atatürk:
Savaş meydanında galip gelmek kâfi olmuyor; “gizli düşman” sizi “piyasa” ile yeniyor!
Evet:
Tam bağımsızlıkçı anti-emperyalist çaba verilmeden savaş tam kazanılmıyor.
Pekala, Habertürk müellifi bunu bilmiyor mu?
Pekala, Sabah muharriri bunu anlamıyor mu?
Sorun öbür:
Birinci mektep müfredatı üzere düşmanı yenmeyi yalnızca cephe savaşına indirgemek isteyen bu algı merkezlerinin bâtın niyeti var elbette:
Mustafa Kemal’in askeri kimliği öne çıkarıp, Atatürk’ün ulus-devleti ve prestijiyle yeni ulusu-insanı nasıl inşa ettiğini yok saymak!
Cumhuriyeti diğer kılıfa sokmak istiyorlar.
İhtilalleri yok saymak istiyorlar.
Laikliği tahrif etmek/bozmak istiyorlar.
Devletçiliği, halkçılığı ortadan kaldırmak istiyorlar.
Tüm bunların İstiklal Savaşı uğraşıyla oluşturulduğunu zihinlerden silmek istiyorlar.
Evet:
Bu teklif Atatürk’ü, Mustafa Kemal’den koparma gayretidir.
Bu teklif bu iktidarın, “Milli Uğraş’ın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal güzel; İstiklal Savaşı’nı gerçekleştiren devrimci Atatürk berbat” anlayışının AKP’nin yeni tarih yazıcılığına dayanak gayretidir.
Ah bu kafa! Günümüz kapitülasyonların yenik düşen AKP iktidarının, İstiklal Savaşı’nı bir türlü kavrayamaması bugün yaşanılan ekonomik krizin niçinidir. Şaşırıyor muyuz; hiç!
Koşullanmaların, ezberlerin şuurlarını doldurduğu “Fesli Kadir tarihçiliğini” yeni isimlerle sürdürüyorlar.
HAYDİ ORADAN
Büyük kumandan Mustafa Kemal’i tamamlayan büyük devrimci Atatürk’tür.
Yirmi iki gün ve yirmi iki gece süren kanlı savaşı kazanan Başkomutan Mustafa Kemal harp ertesinde eline bir kitap aldı:
Jean-Jacques Rousseau‘nun günümüzde bilinen ismiyle “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i İçtimaiyye) yapıtını satırların altını çizerek, sayfalarına notlar alarak okumaya başladı.
Kimi altını çizdiği satırlara “mühimdir” notu yazdı.
Kimi altını çizdiği satırının yanına “kıymetlidir” notu yazdı.
Yani…
Başkomutan Mustafa Kemal savaş günlerinde bir toplumun nasıl oluşturulacağına baş yordu.
Atatürk’ün bu entelektüel kişiliğinin üzerini örtmek istiyorlar. Genelde Ulusal Uğraş dönemi/ askeri kimliğini öne çıkararak büyük toplumsal dönüşüm yok sayılmak isteniyor.
halbuki bu iki süreci birbirinden koparırsanız anti- emperyalist olamazsınız. Prestijiyle kapitülasyonlara yem olursunuz! Olduğunuzu da 19 yıllık iktidarınızda yaşadık.
Hâlâ Habertürk‘ten Sabah‘a bu köşe müellifleri Atatürk’ün tarihi dönüştürücülüğünü sansürlemek istiyor. Ne ideoloji biliyorlar, ne siyaset!
Doküman okumayı, ezber yapmayı tarihçilik sanıyorlar.
Maharetleri kurnazlıkla “iş” yürütmeleri. Tarihe bakışları iktidara yaranmak! Tarih anlayışları ve kanıları her periyoda nazaran bu sebeple şekilleniyor.
Neymiş:
“İstiklal Savaşı” demeyelimmiş…
bu biçimdesine kurnazlığa fakat argoyla cevap verilir:
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
Soner Yalçın