celikci
New member
Göbeklitepe nasıl keşfedildi? “Müzeye götürdük değersiz diye almadılar”
Göbeklitepe her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen bir yer. Dünyanın en eski yapısı olarak lanse edilen bölge ilk ibadet yeri olarak kabul ediliyor. Tarihin sıfır noktası olarak adlandırılan Göbeklitepe, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde kendisine yer buldu. Yaklaşık 35 yıl önce keşfedilen Göbeklitepe’nin ilginç hikayesini eski arazi sahibi Mahmut Yıldız, anlattı. Yıldız, "Burası sülalemizden kalan toprağımızdır. Burası taşlı bir tarlaydı, ama verimliydi. Genellikle burada mercimek ekiyorduk. Biz burada tarım yapıyorduk. Burada tarım yapılırken, kutsal bir yer olduğu biliniyordu. Burada kurban adakları kesilip, dualar ediliyordu. “AMCAM TARLAYI SÜRERKEN İKİ TANE ESER BULDU”Şavak amcam 1986 yılında tarlada çift sürürken iki tane eser buldu. Amcam ve babam İbrahim Yıldız ile bulduğumuz taşı müzeye götürdüğümüzde tarih öğretmeni olan müze müdürü, arkeolog olmadığı için bu eserlerin 'kireç taşı' olduğunu söyledi. Tabi bu olay çok farklı olmuştu. Bilmeden bulduğumuz taşın üzerindeki resmin belli olması için çok temiz yıkayınca müze müdürü kireç taşı olduğunu düşünerek önem vermedi. Biz ise o taşı müzeye götürmek için 50 derece sıcakta battaniyeye sardığımız eserleri 20 kilometre at arabasıyla götürmüştük. Yolda giderken amcam eserlerden dolayı teşekkür edilerek ikramda bulunacağı hayalini kurmuştu. Amcamlara taşları geri götürmeleri söylenmiş. Amcam da ‘Bir defa bu taşı getirdim, bir daha tekrar at arabasıyla köye götürmem, yolda çöpe atarım’ dediği için müze teslim almıştı. “4-5 YIL ESERLER MÜZEDE ATIL DURUMDA DURDU”Şimdi o taşın değerinin bilinmesi üzerine bölgede çıkan kazı çalışmasıyla dünya tarihine ışık tutan bir yer olarak keşfedildi. 1986 yılında 4- 5 yıl bu eserler müzenin bahçesinde atıl bir vaziyette kaldı. Daha sonra Alman arkeologlar, amcamın müzeye vermiş olduğu taşları görüyor. Ondan sonra buraya gelip, burayı keşif yaptılar. 1992 yılında kazı başladı" ifadelerini kullandı. ESERLERİ PROF. DR. KLAUS SCHMİDT KEŞFETMİŞMüzeye götürdükleri eserlerin Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından görülmesiyle Göbeklitepe’nin öneminin anlaşıldığını belirten Mahmut Yıldız, "Rahmetli olan Klaus Schmidt, müzedeki taşları gördüğünde gece yatamadığını bize anlatarak, çok heyecanlandığını söylemişti. Sonra köyümüze gelerek burada keşif yaptı. İlk kazı 1994 yılında yapıldı. Elinde hiçbir harita yoktu. İki ayrı yerde kazı yaptı ve bir şey bulamadı. Burada ucu kırık bir taş vardı. Biz de tarlayı sürdüğümüzde sapana değince babam 'bu taşın ucunu kırın ki sapana takılmasın' demişti. Biz de kazma kürekle o taşı kırmaya çalışıyorduk ancak 3 metre yerin altında olduğunu bilmeden bıraktık kazmayı. Daha sonra babam o taşın üstüne balyozla vurup kırdı. Bu taş bela oldu, buradan çıkmıyor? Diye sinirlenmişti. “YILLARDIR ARADIĞI KEŞFİ BULDUĞUNU SÖYLEDİ”Prof. Dr. Klaus Schmidt burada gezerken, kırık taşı fark edip etrafını kazdığı sırada bir boğa kabartma resmini bulunca yıllardır aradığı keşfi bulduğunu söyledi. Daha sonra üstünü kapattılar ve Ankara’dan gerekli izinler alınarak kazılara başlandı" şeklinde konuştu. Mahmut Yıldız, kazı çalışmalarında 20 yıl görev almış. Şimdi ise giydiği yöresel kıyafeti ile gönüllü rehberlik yapıyor.
ALINTIDIR
Göbeklitepe her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen bir yer. Dünyanın en eski yapısı olarak lanse edilen bölge ilk ibadet yeri olarak kabul ediliyor. Tarihin sıfır noktası olarak adlandırılan Göbeklitepe, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde kendisine yer buldu. Yaklaşık 35 yıl önce keşfedilen Göbeklitepe’nin ilginç hikayesini eski arazi sahibi Mahmut Yıldız, anlattı. Yıldız, "Burası sülalemizden kalan toprağımızdır. Burası taşlı bir tarlaydı, ama verimliydi. Genellikle burada mercimek ekiyorduk. Biz burada tarım yapıyorduk. Burada tarım yapılırken, kutsal bir yer olduğu biliniyordu. Burada kurban adakları kesilip, dualar ediliyordu. “AMCAM TARLAYI SÜRERKEN İKİ TANE ESER BULDU”Şavak amcam 1986 yılında tarlada çift sürürken iki tane eser buldu. Amcam ve babam İbrahim Yıldız ile bulduğumuz taşı müzeye götürdüğümüzde tarih öğretmeni olan müze müdürü, arkeolog olmadığı için bu eserlerin 'kireç taşı' olduğunu söyledi. Tabi bu olay çok farklı olmuştu. Bilmeden bulduğumuz taşın üzerindeki resmin belli olması için çok temiz yıkayınca müze müdürü kireç taşı olduğunu düşünerek önem vermedi. Biz ise o taşı müzeye götürmek için 50 derece sıcakta battaniyeye sardığımız eserleri 20 kilometre at arabasıyla götürmüştük. Yolda giderken amcam eserlerden dolayı teşekkür edilerek ikramda bulunacağı hayalini kurmuştu. Amcamlara taşları geri götürmeleri söylenmiş. Amcam da ‘Bir defa bu taşı getirdim, bir daha tekrar at arabasıyla köye götürmem, yolda çöpe atarım’ dediği için müze teslim almıştı. “4-5 YIL ESERLER MÜZEDE ATIL DURUMDA DURDU”Şimdi o taşın değerinin bilinmesi üzerine bölgede çıkan kazı çalışmasıyla dünya tarihine ışık tutan bir yer olarak keşfedildi. 1986 yılında 4- 5 yıl bu eserler müzenin bahçesinde atıl bir vaziyette kaldı. Daha sonra Alman arkeologlar, amcamın müzeye vermiş olduğu taşları görüyor. Ondan sonra buraya gelip, burayı keşif yaptılar. 1992 yılında kazı başladı" ifadelerini kullandı. ESERLERİ PROF. DR. KLAUS SCHMİDT KEŞFETMİŞMüzeye götürdükleri eserlerin Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından görülmesiyle Göbeklitepe’nin öneminin anlaşıldığını belirten Mahmut Yıldız, "Rahmetli olan Klaus Schmidt, müzedeki taşları gördüğünde gece yatamadığını bize anlatarak, çok heyecanlandığını söylemişti. Sonra köyümüze gelerek burada keşif yaptı. İlk kazı 1994 yılında yapıldı. Elinde hiçbir harita yoktu. İki ayrı yerde kazı yaptı ve bir şey bulamadı. Burada ucu kırık bir taş vardı. Biz de tarlayı sürdüğümüzde sapana değince babam 'bu taşın ucunu kırın ki sapana takılmasın' demişti. Biz de kazma kürekle o taşı kırmaya çalışıyorduk ancak 3 metre yerin altında olduğunu bilmeden bıraktık kazmayı. Daha sonra babam o taşın üstüne balyozla vurup kırdı. Bu taş bela oldu, buradan çıkmıyor? Diye sinirlenmişti. “YILLARDIR ARADIĞI KEŞFİ BULDUĞUNU SÖYLEDİ”Prof. Dr. Klaus Schmidt burada gezerken, kırık taşı fark edip etrafını kazdığı sırada bir boğa kabartma resmini bulunca yıllardır aradığı keşfi bulduğunu söyledi. Daha sonra üstünü kapattılar ve Ankara’dan gerekli izinler alınarak kazılara başlandı" şeklinde konuştu. Mahmut Yıldız, kazı çalışmalarında 20 yıl görev almış. Şimdi ise giydiği yöresel kıyafeti ile gönüllü rehberlik yapıyor.
ALINTIDIR