celikci
New member
Eş mi? Köle mi?
Türk kahvesi insana keyif veren bir içecek olduğu için hepimiz son yudumuna kadar içeriz. Ama insana Türk kahvesinden daha fazla keyif veren sevgiyi kimse son yudumuna kadar içmez. O sevginin içerisine zehir katarak yaşamını tabiri caizse zehir zemberek yapar. Nasıl mı? Bir erkek nişanlandığı zaman eşi olacak, hayatını paylaşacak insana insan gözüyle değil de sahip olduğu bir eşya gözüyle bakar. Onun duygularından tutun da yaşamına kadar her şeyini yönetmeye kalkışır. Düşüncelerine müdahale eder. Kendisini özgürce ifade etmesine izin vermez. Her yönüyle güzel başlamış olan bir ilişkiyi, hatta bir aşkı keşmekeşe çevimek için elinden ne geliyorsa ardına koymaz. Zamanla eşinin, kendisine olan saygınlığını yitirmesine neden olduğu için eşinin gözünde kendisinin de bir saygınlığı kalmaz. Sonuçta kendisine saygı duymayan bir insan sevgi yitirilince de artık o ilişki çoluğun çocuğun hatırına sürdürülen bir ilişkiye döner ki bu ilişki hem kadın, hem de erkek için artık bir işkenceye dönüşmüştür. Evlilik ilişkisinde erkek tahterevallinin bir ucuna eşini oturtarak diğer ucuna kendisi oturmamazlık yapmayacak. Kendisi de tahterevallinin öbür ucuna oturarak eşini yükseltecek. Yani eşini el üstünde tutacak. Ona değer verecek. Evlilik ilişkisinin temelinde korku değil, saygı ve sevgi olacak. Kısacası evlilik ilişkisinde ailenin mutlu bir aile olabilmesi için hem erkek, hem de kadın sevgiyi yudum yudum ömürlerinin sonuna kadar içecek. O zaman o ailede yetişen çocuklar sağlıklı bir ruh yapısına sahip olarak toplum için hayırlı vatandaş, anne ve baba içinde hayırlı evlat olacak. Evlenmeye karar veren erkeklerin, kendilerine öncelikle 'Eş mi yoksa köle mi alacağım?' sorusunu sorması gerekir. Eşinin duygularına, kişiliğine, karakterine ve yaşam görüşüne karşı kör mü olacak, yoksa tüm bunlara karşı anlayışlı yaklaşıp eşine değer mi verecek? Evlilikte önemli olan insanın eşine yalancıktan seni seviyorum cümlesini söylemesi değildir. Asıl önemli olan sevdiğini ona hissettirmesidir. Gerisi angarya...
ALINTIDIR
Türk kahvesi insana keyif veren bir içecek olduğu için hepimiz son yudumuna kadar içeriz. Ama insana Türk kahvesinden daha fazla keyif veren sevgiyi kimse son yudumuna kadar içmez. O sevginin içerisine zehir katarak yaşamını tabiri caizse zehir zemberek yapar. Nasıl mı? Bir erkek nişanlandığı zaman eşi olacak, hayatını paylaşacak insana insan gözüyle değil de sahip olduğu bir eşya gözüyle bakar. Onun duygularından tutun da yaşamına kadar her şeyini yönetmeye kalkışır. Düşüncelerine müdahale eder. Kendisini özgürce ifade etmesine izin vermez. Her yönüyle güzel başlamış olan bir ilişkiyi, hatta bir aşkı keşmekeşe çevimek için elinden ne geliyorsa ardına koymaz. Zamanla eşinin, kendisine olan saygınlığını yitirmesine neden olduğu için eşinin gözünde kendisinin de bir saygınlığı kalmaz. Sonuçta kendisine saygı duymayan bir insan sevgi yitirilince de artık o ilişki çoluğun çocuğun hatırına sürdürülen bir ilişkiye döner ki bu ilişki hem kadın, hem de erkek için artık bir işkenceye dönüşmüştür. Evlilik ilişkisinde erkek tahterevallinin bir ucuna eşini oturtarak diğer ucuna kendisi oturmamazlık yapmayacak. Kendisi de tahterevallinin öbür ucuna oturarak eşini yükseltecek. Yani eşini el üstünde tutacak. Ona değer verecek. Evlilik ilişkisinin temelinde korku değil, saygı ve sevgi olacak. Kısacası evlilik ilişkisinde ailenin mutlu bir aile olabilmesi için hem erkek, hem de kadın sevgiyi yudum yudum ömürlerinin sonuna kadar içecek. O zaman o ailede yetişen çocuklar sağlıklı bir ruh yapısına sahip olarak toplum için hayırlı vatandaş, anne ve baba içinde hayırlı evlat olacak. Evlenmeye karar veren erkeklerin, kendilerine öncelikle 'Eş mi yoksa köle mi alacağım?' sorusunu sorması gerekir. Eşinin duygularına, kişiliğine, karakterine ve yaşam görüşüne karşı kör mü olacak, yoksa tüm bunlara karşı anlayışlı yaklaşıp eşine değer mi verecek? Evlilikte önemli olan insanın eşine yalancıktan seni seviyorum cümlesini söylemesi değildir. Asıl önemli olan sevdiğini ona hissettirmesidir. Gerisi angarya...
ALINTIDIR