İzmir’in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk bölgesi arkeolojik açıdan ağır ilgi nazarann bölgelerden biri. Ayasuluk’ta yıllardır süren hafriyat çalışmalarına son devirde Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi İsimli Antropolog Dr. Mehmet Görgülü ve takımı de katıldı. Hafriyatta bulunan birtakım iskeletlerin Büyük İskender’in ordusundaki askerlere ilişkin olduğuna dair kuşkular ortaya çıkınca da bu iskeletler Dr. Mehmet Görgülü ve takımı tarafınca incelemeye alındı.
MİTEKONDRİAL DNA
Altınbaş Üniversitesi DNA Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde genetik mühendisi Fatih Tepgeç ile birlikte çalışmaları yürüten Dr. Görgülü bu kapsamındaki keşiflerini Hürriyet’ten Musa Kesler’e şu biçimde anlattı: “Kazı grubu, bulunan 3 adet erkek iskeletinin Büyük İskender’in kumandanları Lysimakhos yahut Demetrius’un askerleri olabileceğini belirtmişti. Bu iskeletler 30-35 yaşlarında erkeklere aitti. Kemik yapılarından âlâ beslendikleri ve kuvvetli bir yapıya sahip olduklarını belirledik. Biz iskeletlerin DNA’ları yoluyla anne soylarının nereden geldiğini ortaya koymak istedik.
KEMİK TOZLARINDAN DNA ELDE EDİLDİ
Bu maksatla Altınbaş Üniversitesi Antik DNA Araştırma Uygulama Merkezi’ndeki özel aygıtlarla kemiklerden elde ettiğimiz tozlardan Mitokondriyal DNA elde ettik. Mitokondri hücremizde bulunan ve güç sağlayan bir yapı ve yalnızca annelerimizden bize geçer. Mitokondrinin kendine mahsus başka bir DNA’sı vardır. Bu DNA tahlili de bize anne soyunun nereden geldiğini verir. Elde ettiğimiz mitokondriyal DNA kararına göre bu iskeletlerin anne soylarının Güneydoğu Avrupa’ya dayandığını ortaya koyduk. Bu da bu şahısların Makedon askerleri olduğunu teyit etmiş oldu.”
DAHA BÜYÜK KEŞİFLERİN MÜJDECİSİ
Ayasuluk Doruğu ve St. Jean Anıtı Hafriyatı lideri arkeolog Doçent Dr. Sinan Mimaroğlu da şunları söylemiş oldu: “Kazının yapıldığı bölgede İskender’in generallerinden birinin yaptığı düşünülen bir sur vardı. İskeletler bu surların tabanında bulundu. Kaynaklarda İskender’in bu bölgedekini askerlerini Trakya ve Makedonya’dan getirdiği yazılır. Fakat somut bir bilgi, bilgi yoktu. DNA datalarıyla bu bilgiyi somut olarak kanıtlamış olduk. Daha evvelki hafriyatlarda ortaya çıkan seramik, duvar örgüsü üzere arkeolojik bulgular ile iskeletlerin DNA testleri birbirini tamamlar nitelikte. ötürüsıyla yalnızca arkeolojik datalar değil insan DNA’sı bilgileri kullanılarak birtakım tarihi ayrıntılar somut datalarla kanıtlanmış oluyor. İleride fazlaca daha büyük keşiflerin yapılabileceğinin de müjdecisi.”
İSKENDER
Büyük İskender yahut 3. Aleksandros, MÖ 356 ile 323 içinde hayatış ünlü bir Asker ve kral olarak biliniyor. Anadolu ve Asya’ya yaptığı başarılı seferleri onu tarihi gerçeklerden de öte efsanevi bir kimliğe kavuşturdu. Tarih anlatılarına nazaran Büyük İskender, bu biçimdeların şöhretli kenti Sardes’i (Salihli) hâkimiyetine aldıktan daha sonra İzmir’e (Smyrna) geçti. O periyot kent şimdiki Bayraklı’da heyetiydi. Lakin İskender ondan sonrasında kenti bugünkü Kadifekale ile Kemeraltı ortasına taşıdı. bu biçimdece İskender İzmir’e bugünlere kadar ulaşan kuvvetli bir iz bırakmış oldu. Selçuk’ta bulunan iskeletlerin İskender’in bu sefer sırasında ölen askerlerine ilişkin olduğu bedellendiriliyor.
MİTEKONDRİAL DNA
Altınbaş Üniversitesi DNA Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde genetik mühendisi Fatih Tepgeç ile birlikte çalışmaları yürüten Dr. Görgülü bu kapsamındaki keşiflerini Hürriyet’ten Musa Kesler’e şu biçimde anlattı: “Kazı grubu, bulunan 3 adet erkek iskeletinin Büyük İskender’in kumandanları Lysimakhos yahut Demetrius’un askerleri olabileceğini belirtmişti. Bu iskeletler 30-35 yaşlarında erkeklere aitti. Kemik yapılarından âlâ beslendikleri ve kuvvetli bir yapıya sahip olduklarını belirledik. Biz iskeletlerin DNA’ları yoluyla anne soylarının nereden geldiğini ortaya koymak istedik.
KEMİK TOZLARINDAN DNA ELDE EDİLDİ
Bu maksatla Altınbaş Üniversitesi Antik DNA Araştırma Uygulama Merkezi’ndeki özel aygıtlarla kemiklerden elde ettiğimiz tozlardan Mitokondriyal DNA elde ettik. Mitokondri hücremizde bulunan ve güç sağlayan bir yapı ve yalnızca annelerimizden bize geçer. Mitokondrinin kendine mahsus başka bir DNA’sı vardır. Bu DNA tahlili de bize anne soyunun nereden geldiğini verir. Elde ettiğimiz mitokondriyal DNA kararına göre bu iskeletlerin anne soylarının Güneydoğu Avrupa’ya dayandığını ortaya koyduk. Bu da bu şahısların Makedon askerleri olduğunu teyit etmiş oldu.”
DAHA BÜYÜK KEŞİFLERİN MÜJDECİSİ
Ayasuluk Doruğu ve St. Jean Anıtı Hafriyatı lideri arkeolog Doçent Dr. Sinan Mimaroğlu da şunları söylemiş oldu: “Kazının yapıldığı bölgede İskender’in generallerinden birinin yaptığı düşünülen bir sur vardı. İskeletler bu surların tabanında bulundu. Kaynaklarda İskender’in bu bölgedekini askerlerini Trakya ve Makedonya’dan getirdiği yazılır. Fakat somut bir bilgi, bilgi yoktu. DNA datalarıyla bu bilgiyi somut olarak kanıtlamış olduk. Daha evvelki hafriyatlarda ortaya çıkan seramik, duvar örgüsü üzere arkeolojik bulgular ile iskeletlerin DNA testleri birbirini tamamlar nitelikte. ötürüsıyla yalnızca arkeolojik datalar değil insan DNA’sı bilgileri kullanılarak birtakım tarihi ayrıntılar somut datalarla kanıtlanmış oluyor. İleride fazlaca daha büyük keşiflerin yapılabileceğinin de müjdecisi.”
İSKENDER
Büyük İskender yahut 3. Aleksandros, MÖ 356 ile 323 içinde hayatış ünlü bir Asker ve kral olarak biliniyor. Anadolu ve Asya’ya yaptığı başarılı seferleri onu tarihi gerçeklerden de öte efsanevi bir kimliğe kavuşturdu. Tarih anlatılarına nazaran Büyük İskender, bu biçimdeların şöhretli kenti Sardes’i (Salihli) hâkimiyetine aldıktan daha sonra İzmir’e (Smyrna) geçti. O periyot kent şimdiki Bayraklı’da heyetiydi. Lakin İskender ondan sonrasında kenti bugünkü Kadifekale ile Kemeraltı ortasına taşıdı. bu biçimdece İskender İzmir’e bugünlere kadar ulaşan kuvvetli bir iz bırakmış oldu. Selçuk’ta bulunan iskeletlerin İskender’in bu sefer sırasında ölen askerlerine ilişkin olduğu bedellendiriliyor.