Bayat Ekmek ve Türk Toplumunun Ruhu

celikci

New member
Bayat Ekmek ve Türk Toplumunun Ruhu
Sizlere çok etkileyici bir hikayeyle Çanakkale Ruhu dediğimiz birlik ve beraberliği simgeleyen o ruhun özünü anlatacağım. Sözü daha fazla uzatmadan hikayemize geçmek istiyorum. Hikayemizin adı Bayat Ekmek; Komşumuz Hanife teyzenin 8 aydan beri konu komşuya ‘Bayat ekmeğiniz varsa bana getirin. Kuşlar cama geldiğinde ıslayarak onlara veriyorum.’ dediğini fark ettim. 75 yaşında olan Hanife teyze son zamanlarda bayağı da zayıflamıştı. Kirada oturduğu ev çok rutubetliydi. ‘Kirası ucuz olmasa bu rutubeti çekmem’ diyordu. Eşinden dul maaşı alan Hanife teyze etrafıyla şakalaşan ve yüzü güleç bir insan olsa da son zamanlarda düşünceli ve suskun haliyle dikkat çekiyordu. Annem dolma pişirdiği bir gün bir tabağa dolma koyarak bana uzattı ve sıcak sıcak yemesi için tabağı Hanife teyzeye götürmemi söyledi. Ben de tabağı alarak Hanife teyzenin kapısına gittim ve ziline bastım. Yavaş yavaş kapıya doğru gelen Hanife teyze ‘Kim o?’ diye seslendi. Ben Zeynep dediğimde ise kapıyı açtı. Annemin dolma pişirdiğini ve bir tabakta kendisine yolladığını söyledim. Tabağı elimden aldığı esnada yüzüme derin ve anlamlı bakarak yutkundu. ‘Allah razı olsun. Bende yemek için hazırlık yapıyordum. Hemen yerim.’ dedi. Annemin tabağı istediğini söylediğimde Hanife teyze kapıyı kapatmadan mutfağa tabağı boşaltmaya gitti. O esnada içeriye baktığımda oturma odasının karanlık olduğunu fark ettim. Hanife teyze mutfaktayken içeri girerek ışığı yaktığımda masanın üstünde bir bardak su ve tabağa doğrandıktan sonra ıslatılmış ekmekler gördüm. Hanife teyze beni fark etmeden ışığı kapatarak tekrar kapının önüne geldim. ‘İki cihanda aziz olun evladım.’ diye dua ettiğinde kendisine teşekkür ettim. Eve geldiğimde suratımdan düşenin bin parça olduğunu gören annem, ne olduğunu sordu. Anneme, ‘Hanife teyze, tabağın içerisine bayat ekmekleri doğramış yiyordu.’ dedim. Annemde, ‘Öyle şey olmaz. Baban da emekli maaşıyla geçimini sağlıyor. Hanife teyzede eşinden emekli maaşı alıyor. En az baban kadar geliri var. Sen yanlış anlamışsındır, onları kuşlar için hazırlamıştır. Biz 3 nüfus geçimimizi sağlıyorsak, Hanife teyzen tek başına hayli hayli geçimini sağlar.’ dedi. Ertesi akşam annem etli kuru fasulye pişirmişti. İçimi kemiren kurt beni rahat bırakmıyordu. Akşam yemeği için sofraya oturmadan evvel anneme, Hanife teyzeye kuru fasulye götürüp götüremeyeceğimi sordum. Annemde, ‘Götürmende bir sakınca yok ama altı üstü kuru fasulye yemeği, güzel bir yemek değil.’ dese de ben götürmek için ısrarcı olunca tabağa koyduğu kuru fasulyeyi Hanife teyzeye götürerek zilini çaldım. Gülümseyerek kapıyı açtığında annemin kuru fasulye gönderdiğini söyledim. Hanife teyze tabağı aldıktan sonra annemin tabağı istediğini söyleyince tabağı boşaltmak için mutfağa gittiğinde bende dünkü gibi oturmasına gittim. Masada tabağın içerisinde yarısı yenmiş ıslak ekmek, bir bardak su ve dün getirdiğim dolmadan 4 tane gördüm. İçim içimi kemirdiği için kendisine sormalıydım. Beni kapıda bulamayan Hanife teyze, oturma odasına yanıma geldi. ‘Hadi sor!’ gibisinden bir ifadeyle yüzüme baktı. Bende kendisine, kuşlar için konu komşudan aldığı bu ıslak ekmekleri kendisinin yiyip yemediğini sordum. Sorduğum bu soruyla Hanife teyzeyi üzmüş olacağım ki buğulu mavi gözlerinden bir anda yaşlar süzüldü. Daha 15 yaşımda olduğum için ne olduğunu idrak edemesem de Hanife teyzeyi ağlattığım için üzülmüştüm. Bu ıslak ekmekleri kendisinin yediğini söyleyen Hanife teyze, “Biri oğlan, diğeri kız iki çocuğum var. Burada yaşamıyorlar. Başka illerde yaşıyorlar. İkisinin de işi var. Araba alacakları için bana kredi çektirdiler. Krediden sonra elime geçen para elektrik, su ve kirayı ancak karşılıyor. Bana da üç beş kuruş bir şey kalıyor. Bize kol kırılsa da yenin içinde kaldığını öğrettiler. 3 yıl boyunca böyle böyle geçineceğim. Bu halimi sakın kimseye anlatma.” dedi. Artık benim gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Tabağı alarak evden ayrılırken kimseye söyleme diye sıkı sıkı beni tembihliyordu. Eve geldiğim zaman hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annem bu halime şaşırarak ne olduğunu sordu. Bende Hanife teyzenin anlattıklarını anneme anlattığımda annemde çok üzüldü. Anneme böylesine vicdansız evlat olmayacağım için söz verdim. O 3 yıl boyunca tüm konu komşu birlik ve beraberlik sergileyerek Hanife teyzenin kahvaltısını, öğlen yemeğini ve akşam yemeğini götürdük. Hanife teyze 2 ay önce vefat etti. Vefatından önce okul çıkışı yanına uğradığım zaman bana, iyi kalpli meleğim diye hitap ettikten sonra borcun bittiğini söyledi. Bende kendisine artık rahat rahat yaşarsın Hanife teyzeciğim dedim. O da bana benim sayemde 3 yıl boyunca sıkıntısız geçindiğini söyledikten sonra ‘Rabbim seni korusun.’ diyerek dua etti. Bu görüşmeden 2 gün sonra Hanife teyze aramızdan ayrılmıştı. Bu hikaye Çanakkale ruhunun özüdür. Türk toplumunun ruhunun aynasıdır. Şundan emin olun ki dünyada Türk milletinin bir eşi daha yoktur. Bu nedenle böylesine asil bir milletin mensubu olduğumuz için ne kadar şeref duysak ve şükretsek az.

ALINTIDIR