ANKARA (DÜNYA)- Merkez Bankası’nın faiz indirimi yerine enflasyona odaklanması gerektiğini belirten Ankara Sanayi Odası (ASO) Lideri Nurettin Özdebir, enflasyon beklentilerinin makus olduğu bir ortamda düşen faizin, yatırımları fazlaca etkilemeyeceğini söylemiş oldu.
Özdebir, gerçek dalın borçlarının özkaynağa oranının giderek arttığını belirterek, borcun özkaynaktan fazlalık oranının yüzde 15’ten yüzde 22’ye çıktığını lisana getirdi.
Nurettin Özdebir, ASO Eylül ayı Meclis Toplantısında, gündeme ait değerlendirmelerde bulundu. Yurt ortasında yüksek; faiz, döviz, enflasyon ve işsizlik olgularının bir ortada yaşandığı şiddetli bir müddetçten geçildiğini belirten Nurettin Özdebir, TL’ye inanç algısının oluşturulamadığını bildirdi. Bunu oluşturacak siyasetlerin acilen devreye girmesi gerektiğinin altını çizen Özdebir, gerçek kesimin yurt dışı kredi borcunun 173 milyar dolar düzeyinde olduğunu aktardı.
Gerçek kesimin önündeki kıymetli açmazlardan bir tanesi de faiz karşılama oranı olduğunu lisana getiren Nurettin Özdebir, şirketlerin faiz ödemelerini mevcut hasılatlarıyla kaç kere karşılayabileceğini ölçen bu oranın 1.5 düzeyine geldiğini vurguladı.
“Borçlar özkaynaktan yüzde 22 daha fazla”
Faiz ve vergiler dışı çıkarın, faiz sarfiyatına bölünmesiyle bulunan bu fiyatın borsaya kote şirketlerde nefatif düzeye geldiğini söyleyen Özdebir, “Borçlar öz kaynaktan yüzde 15 fazla iken yüzde 22’ye çıkmıştır. Borsaya kote olmayan firmalarda bu oran yüzde 7’den yüzde 13 düzeyine yükselmiştir. Takviyelerin azalmasıyla firmaların döviz açık durumu gerçek kura nazaran uyarlanmış fiyat 230 milyar dolar düzeyine yükselmiştir.” tabirlerini kullandı.
Döviz riski yüksek olan bu firmaların banka bilançosunu olumsuz etkileyeceğini, daha sonda da bunun ülke riskine yansıyacağını söyleyen Özdebir, “Firmaların dış borcunu ve dış finansman ihtiyacını azaltacak nitelikteki dayanaklar döviz talebinin gerilemesine, ötürüsıyla kurdaki üst istikametli baskının azalmasına yol açar. Yani tesirli takviyelerle firmaların kaldıraç oranlarının düşürülmesi sonucunda, kura bağlı enflasyon artış suratının bir ölçüde azalması beklenir.” halinde konuştu.
Sanayi kesiminin, yaşanan bütün zorluklara ve pandeminin sarsıcı ekonomik tesirlerine rağmen iktisadın yüz akı olduğuna dikkat çeken Özdebir, imalat endüstrinde çeyrekten çeyreğe yüzde 0.8 düzeyindeki daralmanın, büyümeyi yavaşlatan ögelerden biri olduğunu söylemiş oldu. Büyümenin sürdürülebilirliği açısından, yüksek oranda dışa bağımlı olunan orta ve sermaye malı üretimine ait takviye sistemin kesinlikle aktifleştirilmesi gerektiğini anlatan Özdebir, sanayi dalına takviyeler noktasında müspet ayrımcılık yapılması gerektiğini vurguladı.
İhracatçının kârlılığı azaldı
Son devirlerde iktisadın geneline yayılan maliyet tarafı kuvvetli bir enflasyonla karşı karşıya kalındığına değinen Nurettin Özdebir, enflasyon dinamiklerinin bozulma niçinlerinin başında döviz kurlarının geldiğini söylemiş oldu. İç talebi canlandırmaya yönelik siyasetler karşısında, arzın kâfi artmaması durumunda enflasyonist baskının artmaya devam edeceğini bildiren Özdebir, Merkez Bankası’nın faiz sonucuyla ilgili ise “Enflasyon eğilimlerinin bozulduğu ve enflasyon beklentilerinin makus olduğu bir ortamda, faiz düzeyi düşse dahi üretim ve yatırım açısından süratli bir tesirin olacağını zannetmiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankası’nın faiz indirimine odaklanmaktan fazla enflasyona odaklanmasının iktisat açısından daha sağlıklı olacağına inandığını bildiren Özdebir, kur artışıyla gelen ihracat artışının yüksek enflasyonla birlikte ihracatçının kârlılığını azalttığını anlattı.
Rekabet üstünlüğünün yalnızca kur artışıyla sağlanamayacağını lisana getiren Nurettin Özdebir, “Faktör verimliliği, üretim faktörlerinin kalitesi, yanlışsız ve uygun sanayi siyaseti, yerli orta ve sermaye malı kullanması, öngörülebilirlik ve ölçek faktör üzere ögelerle fakat gerçek manada rekabetçi bir yapıya ulaşılabilir.” biçiminde konuştu.
Okumaya devam et...
Özdebir, gerçek dalın borçlarının özkaynağa oranının giderek arttığını belirterek, borcun özkaynaktan fazlalık oranının yüzde 15’ten yüzde 22’ye çıktığını lisana getirdi.
Nurettin Özdebir, ASO Eylül ayı Meclis Toplantısında, gündeme ait değerlendirmelerde bulundu. Yurt ortasında yüksek; faiz, döviz, enflasyon ve işsizlik olgularının bir ortada yaşandığı şiddetli bir müddetçten geçildiğini belirten Nurettin Özdebir, TL’ye inanç algısının oluşturulamadığını bildirdi. Bunu oluşturacak siyasetlerin acilen devreye girmesi gerektiğinin altını çizen Özdebir, gerçek kesimin yurt dışı kredi borcunun 173 milyar dolar düzeyinde olduğunu aktardı.
Gerçek kesimin önündeki kıymetli açmazlardan bir tanesi de faiz karşılama oranı olduğunu lisana getiren Nurettin Özdebir, şirketlerin faiz ödemelerini mevcut hasılatlarıyla kaç kere karşılayabileceğini ölçen bu oranın 1.5 düzeyine geldiğini vurguladı.
“Borçlar özkaynaktan yüzde 22 daha fazla”
Faiz ve vergiler dışı çıkarın, faiz sarfiyatına bölünmesiyle bulunan bu fiyatın borsaya kote şirketlerde nefatif düzeye geldiğini söyleyen Özdebir, “Borçlar öz kaynaktan yüzde 15 fazla iken yüzde 22’ye çıkmıştır. Borsaya kote olmayan firmalarda bu oran yüzde 7’den yüzde 13 düzeyine yükselmiştir. Takviyelerin azalmasıyla firmaların döviz açık durumu gerçek kura nazaran uyarlanmış fiyat 230 milyar dolar düzeyine yükselmiştir.” tabirlerini kullandı.
Döviz riski yüksek olan bu firmaların banka bilançosunu olumsuz etkileyeceğini, daha sonda da bunun ülke riskine yansıyacağını söyleyen Özdebir, “Firmaların dış borcunu ve dış finansman ihtiyacını azaltacak nitelikteki dayanaklar döviz talebinin gerilemesine, ötürüsıyla kurdaki üst istikametli baskının azalmasına yol açar. Yani tesirli takviyelerle firmaların kaldıraç oranlarının düşürülmesi sonucunda, kura bağlı enflasyon artış suratının bir ölçüde azalması beklenir.” halinde konuştu.
Sanayi kesiminin, yaşanan bütün zorluklara ve pandeminin sarsıcı ekonomik tesirlerine rağmen iktisadın yüz akı olduğuna dikkat çeken Özdebir, imalat endüstrinde çeyrekten çeyreğe yüzde 0.8 düzeyindeki daralmanın, büyümeyi yavaşlatan ögelerden biri olduğunu söylemiş oldu. Büyümenin sürdürülebilirliği açısından, yüksek oranda dışa bağımlı olunan orta ve sermaye malı üretimine ait takviye sistemin kesinlikle aktifleştirilmesi gerektiğini anlatan Özdebir, sanayi dalına takviyeler noktasında müspet ayrımcılık yapılması gerektiğini vurguladı.
İhracatçının kârlılığı azaldı
Son devirlerde iktisadın geneline yayılan maliyet tarafı kuvvetli bir enflasyonla karşı karşıya kalındığına değinen Nurettin Özdebir, enflasyon dinamiklerinin bozulma niçinlerinin başında döviz kurlarının geldiğini söylemiş oldu. İç talebi canlandırmaya yönelik siyasetler karşısında, arzın kâfi artmaması durumunda enflasyonist baskının artmaya devam edeceğini bildiren Özdebir, Merkez Bankası’nın faiz sonucuyla ilgili ise “Enflasyon eğilimlerinin bozulduğu ve enflasyon beklentilerinin makus olduğu bir ortamda, faiz düzeyi düşse dahi üretim ve yatırım açısından süratli bir tesirin olacağını zannetmiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankası’nın faiz indirimine odaklanmaktan fazla enflasyona odaklanmasının iktisat açısından daha sağlıklı olacağına inandığını bildiren Özdebir, kur artışıyla gelen ihracat artışının yüksek enflasyonla birlikte ihracatçının kârlılığını azalttığını anlattı.
Rekabet üstünlüğünün yalnızca kur artışıyla sağlanamayacağını lisana getiren Nurettin Özdebir, “Faktör verimliliği, üretim faktörlerinin kalitesi, yanlışsız ve uygun sanayi siyaseti, yerli orta ve sermaye malı kullanması, öngörülebilirlik ve ölçek faktör üzere ögelerle fakat gerçek manada rekabetçi bir yapıya ulaşılabilir.” biçiminde konuştu.
Okumaya devam et...